TARGET: “Mevcut Tarım ve Gıda Sistemini Değiştirmemiz Gerekiyor”

Kısa adı TARGET olan Tarım ve Gıda Etiği Derneği tarafından 5 Haziran Dünya Çevre Günü ile ilgili bir basın açıklaması yapıldı.
TARGET Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi;
“Dünya nüfusu hızla artmaya devam ederek bugün 8 milyara ulaşmış bulunuyor. Artan yalnız insan sayısı değil, birey başına tüketim daha da hızla artıyor. Rant ve tüketim hırsının körüklediği iklim krizi ve doğal varlıkların tahribatı insan türünü geri dönülemez bir tükenişe doğru sürüklüyor.
Bu çerçevede, Dünya Çevre Günü 2023 teması olarak “plastik kirliliği” ele alınıyor. Dünyada her yıl, yarısı tek kullanımlık olmak üzere 400 milyon tondan fazla plastik üretilmektedir. Bunun dönüştürülen kısmı ise %10’nu bile geçmemektedir. Bugün yaşanan plastik kirliliği güzel mavi gezegenimizdeki tüm canlılar ve doğal varlıklar için en büyük tehditlerin başında gelmektedir.
Devasa boyutlara ulaşan plastik kirliliği, gözle göremediğimiz için yeterince farkında olmadığımız bir büyük sağlık sorununun da kaynağıdır. Mikroplastikler çeşitli yollarla soluduğumuz havaya, içtiğimiz suya ve yediğimiz gıdaya karışarak vücudumuzu zehirlemektedir. Gelinen noktada insanlık, bireysel konfor için sınırsız tüketime dayalı bir yaşam ile sağlıklı çevrede sağlıklı bir yaşam arasında değersel bir seçim yapmak durumunda kalmaktadır. İnsan, bu etik ikilemde çevreyi ve sağlığı seçmenin yolunu bulamazsa güzel gezegenimizde bildiğimiz hayatın sonunu getirmesi yakındır.
Hava, su ve gıda insanın varlığını sürdürmek için hiç vazgeçemeyeceği ve erteleyemeyeceği ihtiyaçlarıdır. Bu bağlamda, Dünya Çevre Gününde mevcut küresel tarım ve gıda sistemini de mercek altına almakta yarar var.
Gıdamızın ana kaynağı olan tarım hiç kuşkusuz en yaşamsal ve en büyük insan faaliyetidir. Canlı materyallerle gerçekleştirilen tarım aynı zamanda doğayla en bütünleşmiş üretim faaliyetimiz olup, bu niteliği gereği doğal varlıkların tahribinden ve iklim krizinden en fazla ve en olumsuz biçimde etkilenmektedir. Ancak ne yazık ki, mevcut küresel tarım ve gıda sistemi, aynı zamanda, mağduru olduğu sorunun ortaya çıkmasındaki en büyük sorumlulardan birisidir.
Tohumluk ve damızlık başta olmak üzere tarım girdilerini, gıda ticaretini ve hatta tarımsal bilgiyi bir avuç ulusötesi dev firmanın kontrol ettiği küresel tarım ve gıda sistemi; dünyadaki çeşitlilikleri azaltmakta ve eşitsizlikleri derinleştirmektedir. Sistemin dayattığı endüstriyel tarım ve uzun tedarik zincirleri; biyolojik çeşitlilik kaybı, hava ve su kirliliği, ormansızlaşma, toprak bozunumu ve su kıtlığı gibi çevre sorunlarının ve iklim krizinin başlıca failleri arasında yer alıyor. Sera gazı emisyonlarının en az dörtte biri tarım ve gıda sisteminden kaynaklanıyor.
Tüm bu saydığımız nedenlerle mevcut tarım ve gıda sistemini mutlaka ve ivedilikle dönüştürmemiz gerekiyor. Bu dönüşüm, insan değerleri ve onurunun korunması yanında gelecek kuşakların haklarının gözetilmesini de sağlamalıdır. Bu dönüşüm, aynı zamanda, doğal varlıklara ve güzel mavi gezegeni paylaştığımız diğer canlılara gerekli özenin gösterilmesini de kapsamalıdır. Özetle bu dönüşüm etik değerlerin ışığında gerçekleştirilmelidir.”