Telefon
WhatsApp
Cehenneme Giden Son Virajda Milletvekillerimize Çağrımızdır!

300 X 250 Reklam Alanı
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez TBMM'de görüşmeleri devam eden torba yasa ile ilgili olarak bir açıklama yaparak milletvekillerine çağrıda bulundu.
 
TMMOB ZMO Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;
 
"İlk imzacıları arasında maden şirketi sahibi olanlar dahil iktidar partisi milletvekilleri tarafından hazırlanarak  13 Haziran 2025 tarihinde TBMM’ye sunulan, konu ile doğrudan ilgili tali komisyon olarak görevlendirilen Çevre Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nun toplanmayarak görüşlerini açıklamadığı süreçte, esas komisyon olan Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’ndan 19 Haziran 2025 tarihinde uzun ve kesintisiz görüşmelerle çok hızla geçirilen, 2/3159 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulu gündemine getirildi.
 
TBMM’nin tatile girmesi ertelenerek hızla 3 Temmuz 2025 tarihinde TBMM Genel Kurulunda teklifin geneli hakkında görüşmeleri yapılan, oylamada yeterli milletvekili çoğunluğu olmadığı için maddelerinin görüşülmesine 8 Temmuz 2025 tarihinde geçilecek olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi adlı Torba Yasa; birkaç maden ve enerji şirketinin çıkarları için  yatırım süreçlerinin hızlandırılması gerekçesiyle, mevcut eksikleri olsa da yasal koruma mevzuatını yok eden ve üstün yetkili yeni görevlendirmeler ile mevcut kamu yönetimi sistemini tümüyle bozan, bilimi, planlamayı, kamu yararını, toplum çıkarını yok sayarak tarımsal üretim alanları ve doğayı belli şirketlerin hoyratça, kuralsızca ve sürekli yok etmesini amaçlayan bir çıkar, rant ve talan yasasıdır. TBMM gündeminden derhal geri çekilmelidir.
 
Yasa teklifi ile hızlı ve denetimsiz şirket talanı için getirilen yeni sisteminin özeti şöyledir.
 
Özel yetkili Bakanlık, kurumlar ve kurullar ile mevcut kamu yönetimi sistemi ve mevcut anayasal ve yasal koruma mevzuat düzeni, bazı özel şirketlerin çıkarı için yok edilmektedir.
 
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB), maden ve enerji şirketleri lehine görev alanları özel diğer Bakanlıklar üstünde bir üst bakanlık konumuna yükseltilmeye çalışılarak, diğer bakanlıkların sorumluluklarını değil görevlerini üzerine alarak, şirketlerin taşeronu olarak her türlü izin ve uygulamada görevlendirilmektedir. Oysa Bakanlıklar anayasal ve yasal görevlerini yapmakta eşittir.
 
ETKB, yasal ve bilimsel görevi olmamasına rağmen, yerel yönetimlerin planlama yetkilerini merkezi idare olarak devralarak enerji ve maden yatırımları için imar planı yapabilecek, inşaat ruhsatı düzenleyebilecek, yapı ruhsatı almadan işletmeye geçmiş olan kaçak enerji yatırımlarından bu belgeleri istemeyerek ve üretim devamına izin vererek imar affı kararı verebilecektir. İmar aflarının yanlışlığı kadar, ilgisiz bakanlıkları ve kurumları yetkilendirme yerine, merkezi ve yerel yönetimler birlikte çalışmalıdır.
 
ETKB’na bağlı Maden Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG), Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinde, görevi ve yetkisi olmamasına rağmen,  kurumlardan görüş alma süreçlerini 3 ve ek 1 ay ile toplam 4 ayda bitirme ile yetkilendirilmektedir. Maden alanlarına denk gelen ormanlarda kurumlardan görüş alma süreçleri Orman Genel Müdürlüğü (OGM) tarafından değil, MAPEG tarafından yürütülecek, ormanlar MAPEG’e ücretsiz devredilecek, MAPEG görev ve yetkisi ve uzmanlık alanı olmamasına rağmen şirketlere izin ve tahsiste taşeron kamu kurumu olacaktır. Orman yangınları her yıl ve bu yıl gündemimizde iken, MAPEG orman yangınlarını söndüremeyeceği için, her kamu kurumu kendi işini yapmalıdır.
 
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), verilmek istenen yeni göreviyle, mülkiyet hakkını ve toplumsal rızayı göz ardı eden olağanüstü bir uygulamayı olağan hale getirerek yöre halkının mülksüzleştirilmesi sonucunu doğuran acele kamulaştırma yetkisinin kapsamı ve süresi genişletilerek, 2030 yılı sonuna kadar Cumhurbaşkanı tarafından 5 yıl daha uzatılabilme imkanıyla acele kamulaştırma yapabilecek ve kamulaştırma kararları tapu yerine sayılacaktır. Oysa, toplumsal barış ve kamuya güven adına acele kamulaştırma yetkisi ve uygulaması sınırlanmalıdır.
 
Yasa teklifi ile, şirket aleyhine bir sorun çıkarsa yasal ve kurumsal mevzuatı devre dışında bırakarak tüm sorunları şirketle lehine çözecek Cumhurbaşkanlığı'na bağlı yeni bir “Kurul” oluşturulmaktadır. Tarımsal üretim alanları ve doğal alanlar bu yasa teklifi ile yok edilmeye çalışırken, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın kurul üyeleri arasında açıkça sayılmaması, manidar değil talana yasal kılıf bağlamında bilinçlidir. ODA’mızca açılan davalarda da mahkemelerce geliştirilen ve örneğin tarım arazileri, zeytinlikleri ve meraları korumayı “üstün kamu yararı” gören mahkeme kararları ortada iken,  teklifle birlikte şirket yararına dönüştürülmeye çalışılan üstün kamu yararı kavramı yeni tartışmalara açıktır. Kamu yönetimini yazılı mevzuatları doğrultusunda çalıştırma yerine, yeni kurullar ve kişisel kararlarla yönetme çabası yanlıştır.
 
ÇED süreci şirketler lehine düzenlenerek ve ruhsat süreçleri kısaltılarak sınırsız talan süreci amaçlanmaktadır. “ÇED gerekli değildir” ve “ÇED olumlu” raporları üzerinden sabıkalı kamu yönetiminin süreci sadeleştireceğim mantığıyla getirilen düzenleme, ÇED Olumlu Raporu almadan eş zamanlı izin ve ruhsatlarla ÇED mantığını da devre dışına bırakarak işlevsizleştirmekte, önce yatırım diyerek şirketlere izinsiz talan düzeni sağlamaktadır. ÇED süreci bu teklifteki gibi talan için değil, çevresel gerçek etkileri ve yükümlülükleri ile yeniden düzenlenmelidir.
 
Şirketlerin faaliyetlerin bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getirme taahhüdü, hep vardı, kamu yönetimi tarafından hiç denetlenmedi, hiç gerçekleşmedi. Rehabilitasyon bedeli ya da ruhsat bedeli, doğa yok edilirken kamu gelirini artırma çabası dışında ciddi bir anlam ifade etmemektedir.
 
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim YUMAKLI’ya açık çağrımızdır. Maden ve enerji şirketlerinin rantına dayalı talan isteğiyle topraklar, tarım alanları, zeytinlikler, meralar, ormanlar, su havzaları, biyoçeşitlilik vahşice yok edilirken, cehenneme giden son virajda şimdi konuşun, tarafınızı seçin, açıklayın.
 
Anayasa 44., 45., 169., 170. ve hatta 56. maddeleri yanında, özellikle 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, 4342 sayılı Mera Kanunu, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun, 6831 sayılı Orman Kanunu sorumlusu Bakan sizsiniz.
 
Tarım ve Orman Bakanlığı`nın anayasal ve yasal temel görevi toprakları, zeytinlikleri, meraları, tarım alanlarını, ormanları, su havzalarını koşulsuz korumak iken, bu görevini yok sayarak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı`nın doğayı ve tarım alanlarını yok edecek uygulamalarına rıza göstermesi, aracılık yapması kabul edilemez.
 
Anayasal ve yasal görevi toprakları, tarım alanlarını, zeytinlikleri, meraları, ormanları, su havzalarını koşulsuz korumak olan Bakanlığınızın yetkileri bu yasa teklifi ile elinizden alınırken, Tarım ve Orman Bakanı olarak neden sessizsiniz? Tarım ve Orman Bakanı olarak sessizliğiniz, teklif ile getirilen “zımni onay” aşamasında, ilgili genel müdürlüklerinizi devre dışı bırakarak her türlü talana gözünüzü yumup susarak izin vereceğinizi şimdiden mi göstermektedir?
 
Anayasal ve yasal koruma görevinizi yapmadığınız ortamda, TMMOB ZMO olarak açtığımız davalarla Bakanlığınıza karşı açtığımız davalarla tarımsal üretim alanlarımızı korumak, sizin için ne anlam ifade ediyor? 
 
14.05.2025 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan ve gururla duyurduğunuz 86 maddelik IV. Tarım Orman Şûrası Sonuç Bildirgesi’ndeki bazı maddeleri anımsatalım. Sonuç Bildirgesi’nin 3. maddesi: “Meraların korunması ile işgallerin engellenmesinde sadece Tarım ve Orman Bakanlığı'nın sorumlu olmasına imkân sağlayacak mevzuat ve altyapı düzenlemeleri yapılmalı”, 21.maddesi: “Meralarda ve ormanlarda karbon yutak kapasitesi artırılmalı”.
 
Ormanların orman yangını kadar yasal izinle orman talanı ile yok edildiği günümüzde, anayasal ve yasal görevlerinizi unutsanız bile, en azından sizin döneminize ait sahiplendiğiniz 4. Tarım ve Orman Şura kararlarınızı uygulayacaksanız, yapacağınız tek şey, bu talan teklifinin geri çekilmesi için ciddi ve açık uğraş vermenizdir.
 
TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı meslektaşımız Vahit KİRİŞÇİ’ye ve TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Mehmet Galip ENSARİOĞLU’na açık çağrımızdır. Tarafınızı seçin, cehenneme giden son virajda şimdi konuşun, tarafınızı açıklayın.
 
Torba yasa teklifi olmasa aslında bu konudaki düzenlemelerde asıl/esas komisyon olmanız gerekirken ve komisyonlarınızda ilgili yasalardaki maddeler ayrıntılı olarak tartışılması gerekirken, torba yasa şeklindeki teklifin “tali komisyon” olarak sevk edildiği komisyonlarınızda, tam da komisyonlarınızı doğrudan ilgilendiren maddeleri içeren teklif üzerine neden komisyonlarınızı çalıştırıp komisyon görüşünüzü hazırlayarak TBMM’ye sunma yoluna gitmediniz? Komisyon Başkanları olarak şu an ki sessizliğiniz, teklif ile maden ve enerji şirketlerinin çevrenin ve tarımsal üretim alanları ile doğanın talanına en kısa sürede denetimsiz izin verilmesi için getirilen “zımni onay”ın ilk uygulaması mıdır? Bugün konuşmayacaksanız, ne zaman konuşacaksınız, ne konuşacaksanız?
 
Milletvekillerine açık çağrımızdır. Anayasal Hukuk Devletinde, Anayasa ve Yasa Maddeleri ile Yargı Kararlarına aykırı düzenleme yapılmaktadır, yapılmamalıdır. Şirketlerin çıkarlarına dayalı keyfi uygulamalara izin vermeyin.
 
Yasa teklifi; Anayasa’nın hukuk devleti ilkesini düzenleyen 2.,  egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu düzenleyen 6., yasama yetkisinin TBMM’ye ait olduğunu düzenleyen 7., yargı yetkisini düzenleyen 9., kanun önünde eşitliği düzenleyen 10., anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğünü düzenleyen 11., temel hakları düzenleyen 12., mülkiyet ve miras haklarını düzenleyen 35., toprak mülkiyetini düzenleyen 44., tarım ve hayvancılığın ve bu üretim dallarında çalışanların korunmasını düzenleyen 45., çevre hakkını düzenleyen 56., tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını düzenleyen 63., TBMM’nin görev ve yetkilerini düzenleyen 87., TBMM’nin milletlerarası andlaşmaları uygun bulmasını düzenleyen 90., idarenin merkezden yönetim ve yerinden yönetim olarak bütünlüğünü ve kamu tüzelkişiliğini düzenleyen 123., mahallî idarelerin görev ve yetkilerini düzenleyen 127., tabiî servetlerin ve kaynakların aranması ve işletilmesini düzenleyen 168., ormanların korunmasını düzenleyen 169., orman köylüsünün korunmasını düzenleyen 170. maddelerine açıkça aykırıdır.
 
Yasa teklifi; 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, 4342 sayılı Mera Kanunu, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun, 6831 sayılı Orman Kanunu, 3213 sayılı Maden Kanunu, 2872 sayılı Çevre Kanunu, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kanunu, 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun başta olmak üzere birçok yasadaki koruyucu hükümleri şirketler lehine kaldırmaktadır.
 
Yasa teklifi;  Anayasanın 90. maddesi gereğince usulüne uygun olarak kabul edilerek iç hukuk kuralı haline gelen “Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması” isimli uluslararası sözleşmeyi de ihlal etmektedir.
 
Yasa teklifi;  yargı kararlarına açıkça aykırı düzenleme getirmektedir. Örneğin;  1 Mart 2022 tarihli ve 31765 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1. maddesi ile eklenen Maden Yönetmeliğinin 115. maddesinin 4. fıkrasının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemi ile TMMOB ZMO olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na karşı açtığımız davada,  Danıştay 8. Daire, önce yürütmenin durdurulması, sonra iptal kararı verdi. Yargı kararında yer alan; “Dava konusu düzenleme ile zeytinlik alanlarda, zeytinlerin sökülmek ve taşınmak ya da sökme ve taşıma yoluna dahi gidilmeksizin madencilik faaliyeti yürütülmesine imkan tanındığından, sökülen ve taşınan ya da madencilik faaliyeti nedeniyle tahrip olan alanların eski hale getirilmesinin mümkün olmaması sebebiyle Yönetmeliğin uygulanmasının telafisi güç ve imkansız zararlar doğuracağı açıktır.”  hükümleri, bugün için de geçerlidir.
 
Yasa teklifi; Danıştay’ın ve Anayasa Mahkemesi kararlarının yok sayılarak, yönetmelikle aşılamayan konunun yasa değişikliği ile yeniden gündeme getirilmesi çabasıdır. 1939 yılında çıkarılan 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun ile getirilen koruma hükümlerini, belli şirketlerin rantı ve çıkarı için maden ve kömür talanı amacıyla delmek çabası yeni değildir. Daha önce 2003,  2006, 2008, 2009, 2010, 2013, 2014, 2017 ve en son 1 Mart 2022 ve 10 Aralık 2022’de TBMM gündemine gelen ve en son milletvekillerimizce oybirliği ile 10 kez geri çekilen zeytinlikleri talana yönelik yasal düzenleme girişimi 11. kez gündemdedir.
 
Söz konusu torba yasa, şirkete teslim koordinatları ile belli şirketlerce işletilmekte olan Muğla-Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralları yanında, mevcut santrallara kömür temini uğruna termik ya da yenilenebilir elektrik üretim şirketlerine zeytinlik, orman, mera, tarım alanlarını ve yerleşim yerlerini ortadan kaldırma hakkı tanıyarak, yöre halkının yaşam hakkını tehdit etmektedir.
 
Yasa teklifindeki tek sorun, sadece zeytinliklerin yok etme sorunu değildir ve bu maddenin geri çekilmesi yeterli değildir. Hayvancılık boyutunda olmazsa olmazımız meralarımız, yenilenebilir enerji üzerinden kolayca yok edilecektir. ODA olarak JES, GES ve RES kullanımına yönelik açtığımız ve kazandığımız davalar ortadadır. Sorun yenilebilir enerji değil, enerji adına yapılan talanlar ve yaşanan doğa katliamıdır.
 
Toprakları, meraları, ormanları, tarım alanlarını, su havzalarını korumama üzerine, kamu yönetim sistemini şirketlerin sınırlı çıkarı için kolayca ve denetimsiz şekilde yok etmeye çalışan bu yasal düzenlemeye izin verilmemelidir.
 
Ekolojik, ekonomik, sosyolojik, kültürel açıdan önemi kadar önemli bir karbon yutak alanımız olan ormanlarımız, bu yıl dahil yıllardır yangınlar ile yok olurken ya da maden, enerji/yenilenebilir enerji, turizm, konut ve sanayi amaçlı resmi izin ile yok edilirken, orman ekolojisi, ekonomisi ve kültürü yok edilirken, tek tek fidan dikerek orman alanımızı artırıyoruz söylemi, yasa teklifi boyutunda da bilim dışı bir siyasi algı operasyonudur. Ormanlarımızı koruyalım.
 
Ekolojik, tarımsal, ekonomik, sosyolojik, kültürel açıdan önemi kadar önemli bir karbon yutak alanımız olan ve hayvancılık için olmazsa olmazımız meralarımız, maden, enerji/yenilenebilir enerji, turizm, konut ve sanayi amaçlı resmi izin ile yok edilirken, mera varlığımız 2001 yılından beri azalırken ve halen yıllardır 14.6 milyon hektar diye resmi olarak söylenirken, mera alanlarımızı koruyoruz ve artırıyoruz söylemi, yasa teklifi boyutunda da bilim dışı bir siyasi algı operasyonudur. Meralarımızı koruyalım.
 
Ekolojik, tarımsal, ekonomik, sosyolojik, kültürel açıdan önemi kadar önemli bir karbon yutak alanımız olan zeytinliklerimizi, zeytinlik olduğu yerde zeytinliktir diyerek ödünsüz koruyarak, zeytin ve zeytinyağı üretimimizi ve ihracatımızı artırmamız gerekirken ve bu konuda resmi yatırımlar yaparken, mevcut yasadaki “zeytinliklerin 3 kilometre yakınında zeytin işleme tesisi dışında toz çıkaran hiçbir tesise izin verilemez” hükmüne rağmen defalarca getirilen ve geri çekilen yasa tekliflerinde olduğu gibi bu kez de bir kez daha zeytinliği ekolojik bir miras olarak görmeden ve yine bilim dışı zeytinlikleri taşıma, kesme, eşdeğer fide dikme ile zeytinliklerimizin azalmayacağı söylemi ve şirket bilirkişilerinin halkımızı yanıltma çabasına rağmen, yasa teklifindeki düzenleme bilim dışı bir siyasi algı operasyonudur. Zeytinliklerimizi koruyalım.
 
Yasa teklifinin gerekçesinde yer alan şirkete özel sipariş koordinat üzerinden zorunlu fosil yakıt üretmeye yönelik enerji arz güvenliğini sağlama gerekçesi, Mayıs 2025 itibarıyla Türkiye'nin mevcut 118.721 MW kurulu gücü bulunurken gerçekleşmiş en yüksek anlık puant yükünün 58.172 MW olduğu gerçeği üzerinden, ülkemizin enerji arz açığı olmaması gerçeği nedeniyle gerekçesizdir.
 
Şirketlerin ve yönlendirdiği kesimlerin bilim dışı her türlü algı operasyonlarına karşı, halk adına karar verecek merci olan TBMM, bazı şirketlerin değil, halkın yararını ve çıkarını bilimsel gerçeklerle koşulsuz korumalıdır. Toprağımızı, havamızı, suyumuzu, geleceğimizi koruyalım.
 
Sayın Milletvekilim,
 
TBMM’de pek çok ciddi çekincelerimize rağmen oylarınızla yeni yasalaşan İklim Kanunu’nda önemli karbon yutak alanları olan meraların, ormanların, zeytinliklerin korunmasından bahsedilirken, gündemdeki torba yasa teklifi ile koordinatı belli alanlardaki şirketlere özel kömür santrali ve fosil yakıt çıkarımı ile doğal alanlar yok edilecek, kendinizle çelişmeyin, teklifteki düzenlemelere izin vermeyin.
 
Yasa teklifinin oylarınızla yasalaşması halinde, yasanın iptali amacıyla Anayasa Mahkemesine götürülmesi ve iptal edilse bile Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye yönelik işlememesi nedeniyle, geri dönülemeyecek zararlar verecek şekilde koordinatları belli zeytinliklerin ve tarım alanlarının belli şirketlerin çıkarı için yok edilmesi çıkarcılığına izin vermeyin.
 
3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun yok sayılarak şirket talanını resmileştirmek isteyen girişimlere, yargı engeli ve kamuoyu baskısı ve TBMM bile 10 kez izin vermezken, sizler 11. kez izin vermeyin.  
 
Zeytinliklerin, meraların, ormanların, tarım alanlarının, maden ve enerji şirketlerinin sınırsız ve keyfi kullanımına açılmasını öngören yasa teklifine karşı, yöre halklarının istemediği ve toprak anaların yıllarca ve şu an bile neden direndiklerini görün, yok oluş değil var oluş adına milletin vekili olarak bu teklife hayır diyerek bu talana izin vermeyin.
 
Şirket karları için değil doğa ve üretim alanı talanına karşı tüm ülke ayakta, görün. Yaşam alanları için direnen, yaşama hakkı için feryat eden, zeytinlikleri, sebzeleri, meyveleri, hayvanları, çocukları, geçmiş ve gelecekleri için direnen Muğla Milas İkizköy halkını, tarımsal üretim kültürünü geleceğe taşıyan üreten kadınları, insanları görün, dinleyin, anlayın,   bu talan yasasına izin vermeyin.
 
Topraklarımıza, zeytinliklerimize, meralarımıza, ormanlarımıza, tarım arazilerimize, su havzalarımıza, kültürel varlıklarımıza, doğamıza, çevremize sahip çıkmak için, kamu yararını ve toplum çıkarını korumak için, birkaç şirketin özel çıkarını düzenleyen torba yasa teklifine karşı çıkın, izin vermeyin.
 
1 ağacı kesmek, 1000 yıllık hafızayı yok saymaktır. Kültürel mirasın önemi kadar bu yasa teklifine oy verirken, ülkemizin gıda güvencesine, gıda güvenliğine, halk sağlığına etkilerini de düşünün. Kamuoyunun haklı tepkisi kadar, vicdanınızla, anayasa ve yasalara aykırı teklifin yasalaşmasına izin vermeyin.
 
Doğayı ve üretim alanlarını korumayı ve halkın yerinde mutlu yaşamasını değil, bazı şirketlerin kısa vadeli kâr için doğayı yok eden ve halkı yok sayan çıkarını düzenleyen torba yasayı TBMM Genel Kurul gündeminden geri çekin.
 
Saygılarımızla."
Anasayfa Reklam Alanı 1 728x90

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Yazarlarımız

Reklam

kadınes bazaar

Eskişehir Nöbetçi Eczaneler

Anket

Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150
Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

E-Bülten Aboneliği