Telefon
WhatsApp
Yaşayan Bir Marmara İçin Ortak Çağrı!

300 X 250 Reklam Alanı

Kıtalararası bir iç deniz olan Marmara Denizi için 2030 yılına kadar yüzölçümünün en az
%30’unun korunmasını hedefleyen havza ölçeğindeki bölgesel restorasyon planı kamuoyuyla
paylaşıldı.

“Marmara Denizi: Restorasyon Yol Planı” başlıklı bu kapsamlı çalışma, 2022
sonbaharından 2024 ilkbaharına kadar 16 aylık bir süreçte hazırlanarak Marmara havzasının
ekolojik dayanıklılığını artırmak, hidrolojik sistemlerini onarmak ve biyolojik çeşitliliğini korumak
amacıyla hazırlandı.

National Geographic Society’nin desteğiyle yürütülen proje, deniz biyologları, mühendisler, şehir
plancıları, hukukçular, araştırmacılar, öğrenciler ve yerel toplulukların katkılarıyla hazırlandı.
Projenin saha araştırmaları ve haritalama çalışmaları hidrolog ve şehir plancısı Sera Tolgay
tarafından yürütüldü ve Dünya Mirası Adalar Ekoloji ve Kültür Derneği tarafından desteklendi.

Marmara, yalnızca bir iç deniz değil; aynı zamanda milyonlarca göçmen kuşun ve deniz
memelisinin rotası, kıyılarında kadim kültürlerin biriktiği bir ekolojik ve kültürel geçiş alanı.
2021’de yaşanan müsilaj krizinin ötesinde, azalan çözünmüş oksijen seviyeleri, derin deşarj
uygulamaları ve yaygın arazi tahribatı nedeniyle bu hassas sistemin ne kadar kırılgan olduğunu
görmekteyiz. Marmara Denizi Havzasının hem karada hem de denizdeki yüzölçümünün en az
%30’unun 2030 yılına kadar korunması hedefiyle hazırlanan bu plan günümüzde hayati önem
taşıyor.

Hazırlanan yol haritası, havza ölçeğinde ekosistemlerin onarımı, oksijen seviyelerinin yeniden
iyileştirilmesi, kıyı ve orman habitatlarının korunması gibi stratejik hedefler içeriyor. Uydu
verileriyle desteklenen analizler, Marmara havzasındaki kaliteli orman örtüsünün son 20 yılda
%15,75’ten %6,5’e düştüğünü ve aynı sürede kentsel gelişimin %27,7’den %38,4’e yükseldiğini
gösteriyor. Olumlu bir bulgu, mevcut ormanlar ve kıyı habitatlarının tamamı koruma altına
alınırsa, Marmara Havzası'nın yüzölçümünün %25’inin korunabileceğini ve böylece 2030
hedefinin büyük ölçüde karşılanabileceğini gösteriyor.

Rapor, Marmara’nın jeolojik geçmişinden havza sağlığına, NDVI (bitki örtüsü sağlığı endeksi)
analizlerinden müsilaj krizine, arazi kullanım değişiminden yerel stratejilere kadar çok boyutlu bir
yaklaşım sunuyor. Araştırma bulgularına göre Marmara havzası, hızlı kentleşme ve
ormansızlaşma nedeniyle son yirmi yılda büyük kayıplar yaşadı. Araştırmanın önerdiği stratejiler
arasında, tehdit altındaki türlerin yaşadığı kritik habitatların 2030 yılına kadar korunması ve bu
bölgelerin sit alanı, milli park ya da deniz koruma alanları statüsüne alınması yer alıyor.

Projeyi destekleyen ve katkı sağlayan isimler arasında Claire McNulty (National Geographic
Society Avrupa ve Orta Doğu Direktörü), Sven Andres (Program Yöneticisi), Caner Gökbayrak
(Bursa Su Kollektifi), Alper Tüydeş (Karacabey Belediyesi), Volkan Narcı (Deniz Yaşamını
Koruma Derneği), Serdar Güven (İznik Belgesel Sinemacılar Derneği), tarihçi Hüseyin Irmak

(Kağıthane Belediyesi) ve Derya Tolgay (Dünya Mirası Adalar Ekoloji ve Kültür Derneği) yer
alıyor.

Bu stratejik belge, yalnızca Marmara Denizi’nin değil, karasal havzayı da dahil ederek tüm
bölgenin su kalitesinin ve biyolojik çeşitliliğin korunması için umut vadeden bir başlangıç niteliği
taşıyor. Plan; kamu kurumlarını, yerel yönetimleri, araştırma kurumlarını ve sivil toplumu,
Marmara Denizi’nin geleceği için iş birliğine davet ediyor. Yapılan açıklamada bunun sadece bir çevre mücadelesi değil,
aynı zamanda kültürel bir mirasın ve kıtalararası bir ekolojik ağın korunması anlamına geldiği belirtildi.
Marmara Denizi’nin yaşamasının herkesin sorumluluğu olduğunun altı çizilirken, basından sivil toplum kuruluşlarına,
yerel yönetimlerden merkezi idareye kadar tüm paydaşlar bu raporu dikkate almaya ve harekete geçmeye davet edildi..

RAPOR BULGULARI

2030’a kadar Marmara Havzası’nın yüz ölçümünün %30’unun korunması hedefleniyor. 2030
yılına kadar dünya kara ve deniz alanlarının %30'unu koruma hedefi, "30x30" olarak bilinen
küresel bir biyolojik çeşitlilik koruma stratejisidir. Bu hedef, 2022 yılında Kunming-Montreal
Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi kapsamında neredeyse 200 ülke tarafından kabul edilmiştir.
Hedefin amacı, ekosistemleri koruyarak biyolojik çeşitliliğin kaybını durdurmak ve iklim
değişikliğiyle mücadele etmektir.

2022 sonbaharından bu yana süren saha çalışmaları ve bilimsel analizler sonucunda,
Marmara Denizi’nin karşı karşıya olduğu ekolojik tehditleri tanımlayan ve çözüm önerileri sunan
kapsamlı restorasyon planı tamamlandı.

Marmara Denizi, kuşların, yunuslar gibi pek çok deniz memelisinin ve birçok canlı türünün
göç rotası üzerindeki kıtalararası bir köprüdür. Ancak, 2021’de yaşanan müsilaj krizi ve hızla
artan endüstriyel kirlilik bu eşsiz ekosistemi tehdit etmektedir. Sadece son 20 sene içerisinde

Marmara’nın çevresindeki kaliteli ormanlar yüzölçümü olarak havzanın %15’inden %6’ya
gerilemiş; şehirleşme 10% artarak %38’e ulaşmıştır.

Proje, uydu görüntüleri, NDVI analizleri, derin deşarj haritaları ve su kalitesi verileri gibi çok
boyutlu veri analizleri ve yerel paydaş görüşmeleri ile desteklenmiş, National Geographic
Society’nin katkısıyla yürütülmüştür.

Marmara’nın kalan doğal alanlarını korumak ve yeni “ölü bölgelerin” oluşmasını önlemek için
2030’a kadar bölgenin en az %30’unun koruma statüsüne alınması gerekiyor.

“Marmara Denizi artık nefes almakta zorlanıyor. 2021’de yaşanan müsilaj krizi, bu
denizin ne kadar kırılgan hale geldiğini hepimize gösterdi. Ölü bölgeler, sudaki oksijen
seviyesinin çok düştüğü, bu yüzden balıklar ve diğer su canlılarının yaşamakta zorlandığı
alanlardır; karadan gelen kirliliğin nehirler, akıntılar ve kanalizasyon yoluyla denize taşınması
sonucu, sudaki oksijenin tükenmesi ile oluşur. Marmara’nın bir ölü bölgeleye dönüşmesini
önlemek istiyorsak, sadece kıyıları değil, denizi besleyen tüm havzayı ve su yollarını birlikte
korumalıyız. Bu yüzden Marmara Havzası’nın en az %30’unun 2030 yılına kadar koruma altına
alınması hayati bir adım. 2030 sandığımız kadar uzak değil; Marmara’yı korumak için şimdi
harekete geçmezsek, çok geç olabilir.”

“Bu rapor, sadece bir uyarı değil, aynı zamanda bir yol haritası. Nehirlerden
ormanlara, kıyılardan sulak alanlara kadar Marmara’yı besleyen her alanı birlikte korumamız
gerekiyor. Belediyelerden merkezi yönetime, sivil toplumdan akademiye kadar herkesin bir
araya gelerek somut adımlar atması gerekiyor. Marmara’nın yaşaması hepimizin ortak
sorumluluğu.”

“2030’a kadar dünya kara ve deniz alanlarının en az %30’unun korunması hedefi (“30x30”),
2022’de Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi ile neredeyse 200 ülke tarafından
kabul edilmiştir. Bu hedefin bilimsel temeli, 2019’da Science Advances dergisinde yayımlanan
“A Global Deal for Nature” adlı makaleye dayanmaktadır. Bu çalışmada, iklim değişikliğiyle
mücadele ve biyolojik çeşitliliğin korunması için korunan alanların artırılması gerektiği, aksi
takdirde geri dönüşü olmayan çevresel yıkımların yaşanacağı vurgulanmıştır. Makale, Paris
İklim Anlaşması ile uyumlu bir şekilde, 2030’a kadar kara alanlarının %30’unun korunmasını ve
ek %20’lik alanın da iklim istikrar bölgeleri olarak tanımlanmasını önermektedir. Bu aynı
zamanda doğal karbon rezervlerinden kaynaklı salımları da engelleyerek 1.5°C eşiğinin altında
kalma hedefini destekler. Tatlı su ve deniz ekosistemlerini de kapsayan bu hedef, yaşanabilir bir
biyosferin teminatı olarak görülmektedir.

Öte yandan, biyolog E.O. Wilson tarafından önerilen "Yarım Dünya" (Half-Earth) yaklaşımı, daha
iddialı bir hedef sunmaktadır. Wilson, 2016 yılında yayımladığı "Half-Earth: Our Planet's Fight for
Life" adlı kitabında, dünya yüzeyinin %50'sinin koruma altına alınması gerektiğini savunmuştur.
30x30 hedefi, daha ulaşılabilir bir ara hedef olarak kabul edilirken, Yarım Dünya önerisi uzun

vadeli ve daha kapsamlı bir vizyon sunmakta. Her iki yaklaşım da biyolojik çeşitliliğin korunması
ve ekosistem hizmetlerinin sürdürülmesi için önemli. Ancak, bu hedeflerin başarısı için, bilimsel
verilerle desteklenen, adil ve kapsayıcı politikaların uygulanmasına bağlı. “Marmara Denizi:
Restorasyon Yol Haritası” çalışması da bu hedefe ulaşmak için bir kılavuz.

Sera Tolgay, şehir plancısı ve hidrolog, proje yöneticisi

Özgeçmişi:
Uzman şehir plancısı ve hidrolog Sera Tolgay, doğal afetlere karşı dirençli kentler geliştirmek,
iklim değişikliğine uyum sağlamak ve yeşil altyapı projeleri tasarlamak üzerine çalışmaktadır.
Hidrolojik döngünün şehirler üzerindeki etkilerini inceleyerek su kaynaklarının yönetimi,
şehirlerin iklimsel değişiklere karşı dirençli olması, çevresel kalitenin artırılması ve sağlıklı
şehirler planlaması konularında uluslararası alanda pek çok projeyi hayata geçirmiştir. NASA Jet
Propulsion Lab, Scape Studio, WSP Engineering ve daha önce New York Şehir Planlama
Bölümü’nde Sandy Kasırgası’ndan sonra şehrin iklim değişikliğine adaptasyonu üzerine
çalışmıştır. Aynı zamanda Dünya Bankası ve UN-HABITAT’ın kentsel gelişim, afet riski ve
planlama projelerine danışman olmuştur. Lisans eğitimini Yale Üniversitesi'nde bitirdikten sonra
MIT’de Şehir Planlama Yüksek Lisansını ve Oklahoma Üniversitesi’nde Hidroloji ve iklim bilimi
konusunda uzmanlığını yapmıştır. Çalışmaları National Geographic Society, Hollanda Yaratıcı
Endüstriler Fonu, USAID ve Aga Khan Foundation tarafından desteklenmiştir. Dünya Mirası
Adalar Ekoloji ve Kültür Derneği’nin kurucu üyelerindendir.

Anasayfa Reklam Alanı 1 728x90

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Reklam

kadınes bazaar

Yazarlarımız

Eskişehir Nöbetçi Eczaneler

Anket

Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150
Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

E-Bülten Aboneliği